6 Temmuz 2014 Pazar

Karşılıksız Finansman Yöntemleri

İyi  Pazarlar herkese =)

Hava Temmuz ayına yakışır bir şekilde güneşli ve içim kıpır kıpır =) Bugün kep atma törenim var, bu ilk kep atmam olmamasına rağmen (ortaokul-lise-üniversite) çocuk gibi heyecanlıyım.Galiba kıymetini en çok anladığım olduğu için.. Bundan sonra eğitim hayatım devam eder mi, ne şekilde gelişir henüz bilemiyorum ama önceliğim kariyerim olacak gibi gözüküyor şimdilik. Santralistanbul' da saat 19:00 da başlıyor törenim, arzu eden olursa buyursun gelsin ;)

Bugün sizlere İslami Finans'ta "Karşılıksız Finansman Yöntemleri" olarak sınıflandırılmış, yani özetle karşılığında birşey beklemeden yapılan ödemeleri anlatacağım : 

KARŞILIKSIZ FİNANSMAN YÖNTEMLERİ
Maddi anlamda zorluk çekenlere veya herhangi bir mala gereksinim duyan kimselere karşılık beklemeden yapılan desteklere denir. İslam dini karşılıksız iyilik ve yardımlaşmanın önemiyle ilgili  bir çok hadis bulunmaktadır.Bu kapsamda başta zekât, sadaka, adak, kefaretler, vakıf gibi yöntemlerle yapılan işlemler karşılıksız finansman kapsamında değerlendirilebilir.
Zekat; İslam’ın 5 temel esasından biri olup zengin olan Müslümanların yılda bir defa malının kırkta birini dinin belirlediği kimselere vermesidir.
Sadaka; zekâttan daha geniş olarak Allah (c.c.) için gönüllü olarak yapılan her türlü bağış ve infakı içermektedir. Özelde zekât, genelde ise sadaka İslam’ın, bireylerin ve toplumun maddi ve manevi ihtiyaçlarını karşılamalarını sağlamada sosyal yardımlaşma aracı olarak devreye soktuğu ekonomik bir sistemi de ifade etmektedir.
Adak(Nezr); Allah’a ibâdet maksadıyla mükellef olmadığı halde mübah olan bir işi yapmayı kararlaştırmak, kişinin öyle bir ameli kendisine vâcip kılması ve bunu yapacağına dair Allah'a söz vermesi.
Kefaret; günahın bağışlanması için Cenâb-ı Allah’ın koyduğu bedeldir.
Vakıf; Bir mülkün menfaatini halka tahsis edip aynını (mülkün kendisini) Allah Teâlâ’nın mülkü hükmünde olarak temlik ve temellükten süresiz olarak menetmektir.




5 Temmuz 2014 Cumartesi

Dünyada ve Türkiye'de İslami Finans Tarihi

Merhaba =)

İslami finans üzerine hazırladığım bitirme projesinden kısım kısım paylaşmaya devam..

Dünyada ve Türkiye' de İslami Finans Tarihi

Faizsiz bankacılığın geçmişi M.Ö. 2123-2081 yılları arasında Babil'de hüküm süren Hammurabi'ye kadar uzanmaktadır. Ünlü Hammurabi Kanunları'nin 100-107. bölümleri ikraz (borçlanma) işlerinin nasıl düzenleneceğini gösterirken, özellikle faizsiz yatırımın tarihte ilk örneği olarak olarak ortaya çıkmaktadır. İslamiyetin doğuşu ve yayılması ile birlikte borçlanma, ortaklık ve kiralama gibi bugünkü faizsiz bankacılığın temel kavramları da gelişmiş ve geniş bir coğrafyada uygulama alanı bulmuştur.
Faizsiz bankacılığın, çağdaş metotlarla hayata geçirilmesinde, 20. yüzyılda İslam ülkelerinde başlayan sanayileşme ivmelerinin ve 70'li yıllarda petrol fiyatlarının ani artışının etkisi olmuştur. Modern dünyada faizsiz bankacılığın ilk örneği 1963 yılında Mısır’da kurulmuş olan Mit Gamr Katılım Bankası’dır . Bu bankada toplanan fonlarla tarımsal yatırımlar desteklenmiştir. 1973 yılında, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu Müslüman ülkeler tarafından kamusal projelerinin finansman sorunlarını çözmek amacıyla Cidde'de "İslam Kalkınma Bankası" (İKB) kurulmuştur. İKB'nin ihtiyacı karşılamakta yetersiz kalması, özel sektör projelerine destek vermemesi gibi nedenlerle Suudi Arabistan, Kuveyt, B.A.E. gibi ülkelerin örgütlenmeleriyle İsviçre'de 1981 yılında "Dar Al Maar Al Islâmi" isimli holding kurulmuştur. Diğer Müslüman ülkelerde de faizsiz bankacılık hızla yaygınlaşmış ve Malezya gibi ülkelerin ekonomik sıçramalarına çok büyük katkıları olmuştur. Bankaya hissedar olan üye ülkelerin sayısı 53'e ulaşmıştır.

Faizsiz bankacılığın en önemli örneği Türkiye'nin de üyesi bulunduğu İslam Kalkınma Bankası'dır. Türkiye 1984 yılında İslam Kalkınma Bankası Yönetim Kurulu'nda devamlı üye bulundurma hakkını elde etmiştir. Böylece Türkiye elli devleti çatısı altında toplayan İslam aleminin en büyük finansman kuruluşunda çok etkin rol oynayabilecek konuma gelmiştir.
Dünyada 1970'li yıllardan beri başarıyla uygulanan faizsiz bankacılık uygulaması Bülent ULUSU'nun Başbakanlığı döneminde Türkiye gündemine taşınmış ve Başbakan Turgut ÖZAL'in hazırlayıp Cumhurbaşkanı Kenan EVREN'in onayladığı 16.12.1983 gün ve 83/7506 sayılı kararname ile tasarruflarını faizsiz esasa göre değerlendirmek isteyen vatandaşlarımıza bu imkan sağlanmıştır. 19 Aralık 1999 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanan Bankalar Kanunu'nda Değişiklik Yapılması'na ilişkin 4491 sayılı Kanun ile 4389 sayılı Bankalar Kanunu'nun bazı maddeleri değiştirilerek Özel Finans Kurumları Bankalar Kanunu kapsamına alınmıştır. Özel Finans Kurumları uygulaması ile hedeflenen, Türkiye'de düşük olan özel tasarrufların teşvik edilmesi özellikle inançlarından dolayı "yastık altı"nda, atıl olarak ekonominin dışında gayrimenkul, döviz, altın gibi alanlara kayan tasarrufların ekonomiye kazandırılması olmuştur. 
1985 yılından itibaren Türkiye'de 6 adet Özel Finans Kurumu kurulmuştur. 2006 yılı itibarıyla özel finans kurumları katılım bankası statüsü almıştır. Bugün itibariyle Türkiye'de 4 adet katılım bankası faaliyet göstermektedir.
Ø  Al Baraka Türk Katılım Bankası A.Ş
Ø  Kuveyt Türk Katılım Bankası A.ş
Ø  Asya Katılım Bankası A.Ş
Ø  Türkiye Finans Katılım Bankası A.Ş

Katılım bankalarının çatı kuruluşu olan Özel Finans Kurumları Birliği, tüzel kişiliği haiz ve kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu olarak kurulmuş olup,04.10.2001 tarih ve 2001/3138 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile Birlik Statüsü’nün yürürlüğe konulması sonrasında faaliyete başlamıştır.
Sonrasında, 01.11.2005 tarihli 5411 sayılı Bankacılık Kanunu ile özel finans kurumları “katılım bankaları” adını aldığı gibi Birliğin ünvanı da Türkiye Katılım Bankaları Birliği olarak değiştirilmiştir.

>> Daha önceki yazımda belirttiğim gibi, kullandığım kaynakları da paylaşacağım :

*******

Türkiye gündemi Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile meşgulken, şuna değinmeden geçmek olmaz. Çatı aday olarak tanımlanan Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu , İslami Kalkınma Bankası başta olmak üzere onlarca enstitü ve kurumu içinde barındıran ve İslam ülkelerinde hatırı sayılır öneme sahip olan İslam İşbirliği Teşkilatı' nın 2004'ten 2013'e kadar Genel Sekreterlik görevini üstlenmiştir. 

4 Temmuz 2014 Cuma

Genel olarak İslami Finans nedir?

Merhabalar,

İslami finans üzerine yazdığım bitirme projemi buradan paylaşacağımı söylemiştim ve şu işe bakın ki Ramazan ayındayız, güzel bir tesadüf olmuş oldu =) Bu vesileyle tüm Müslüman aleminin Ramazan ayının hayırlı geçmesini de dilerim...

Bugün genel olarak İslami Finans nedir, yasakları ve olması gerekenleri hakkında yazdığım kısmı paylaşacağım. 

**********************************************************


Genel Olarak İslami Finans Nedir?

Son yıllarda oldukça hızlı bir şekilde yükselişe geçmiş olan İslami Finans, sadece İslam dünyasındaki Müslüman yatırımcıları değil, Müslüman olmayan ülkelerdeki yatırımcıların ilgisini çekebilmiştir. İslami finans, finans işlemlerinin İslam dininin kurallarına uygun olarak yürütülmesidir. İslami finansta yasaklar ve olması gerekenler aşağıdaki tabloda gösterilmiştir :

Yasaklar
Olması Gerekenler
Faiz
  • Borç ilişkisinde önceden belirlenmiş fazlalık
  • Önceden belirlenmiş komisyon
Riskin Paylaşımı
  • Yatırımcı ve tasarruf sahibinin karı olduğu kadar zararı da paylaşmaları
  • Sosyal adalet, eşitlik
Belirsizlik içeren fiiller (Gharar)
  • Fiyatların belirli olması
  • Sözleşme maddeleri anlaşılır olmalı
Sözleşme
  • Şeffaflık
  • Hak ve sorumlulukların açık bir şekilde yazılması
Haram sayılan faaliyetler
  • Kumar, bahis, şans oyunları, alkol, domuz ürünleri, pornografi, etc..
  • Başkalarının kaybetmesi veya zarar görmesi sayesinde menfaat sağlanan eylemler
Mala hakim olunması gereği
  • Bir malın alınıp satılabilmesi için o malın sahibi olunması
Spekülasyon (İhtikar)
  • Satın alma gücü olanların, ucuz zamanda çarşı ve pazarı tarayıp ne varsa toplamaları, sonra da fahiş fiyatla bunları satmaları
Fiyatların Belirlenmesi
  • Mümkün olan en ucuz şekilde

25 Haziran 2014 Çarşamba

Merhaba vol:2

Çok uzun zamandan sonra yeniden MERHABA =)

Birkaç zamandır yazamamak bünyede ödevini yapmamış çocuk, toplantıya hazırlık yapmadan giden iş insanı durumu yaratmıyor değil ama çok ciddi mazeretlerim vardı. Mesela, SPK lisanslama sınavına hazırlanıyor olmak ve MBA bitirme projemi yazmak gibi. Çok şükür MBA bitti, 6 Temmuz'da Bilgi Üniversitesi Santralistanbul' da kep atma törenim var, beni kepli görmek isteyenler buyursun gelsin ziyadesiyle mutlu olurum =) Bununla birlikte aynı mutlu haberleri SPK lisanslama sınavı için veremeyeceğim malesef.. Keşke "zordu ve çalışmadığım yerden geldi" diyebilseydim, ama malesef durum öyle değil..Çok emek harcadığım bir sınavdı, umarım beklediğimden iyi bir sonuç alırım..Bu dileğim gerçekten çalışan ve geçmeyi hak eden herkes için geçerlidir.

Bitirme projemi  "Türkiye'de Kullanılan İslami Finans Araçları" başlığı altında yaptım. İngilizce ve Türkçe birçok kaynaktan derlediğim bilgileri İngilizce yazdım ve blogumda bazı kısımlarını paylaşmayı düşünüyorum. Genel olarak şunu söyleyebilirim ki, İslami Finans Türkiye'de gelişmesi en çok istenen ve bununla ilgili çalışmalar yürütülen finans türü. Yasal mevzuatlar açısından halen sıkıntılar yaşansa da bununla ilgili çalışmaların yapıldığı da bir gerçek ama yurtdışındaki yatırımcıların ilgisini kaybetmeden bir an önce gerekli düzenlemelerin yapılması gerekiyor.

Yarından itibaren projemden bazı kısımları paylaşacağımı söylemiştim. Bununla birlikte kullandığım kaynakları da paylaşacağım çünkü gözlemlediğim kadarıyla özellikle Türkçe araştırmalarda herkes aynı kaynağı kullanıyor =) Emeğe haksızlık ve hırsızlık yapmamak lazım =)










31 Mart 2014 Pazartesi

Sandık gönüllüsü, OYVEOTESİ ve LÜTFEN OKUYUN

Şimdi müsaitim ve dünle alakalı birkaç kelam edebilirim. Uzun olabilir,ön uyarımı yapayım.

OyveÖtesi Saint Michel lisesi okul sorumlusu olarak diğer 14 gönüllü arkadaşımla birlikte 06:30 da okulun önünde hazır bulunduk.
* saat 7:00da sandık kurulu ile birlikte girme hakkımız varken YSK'nın okul sorumlusu olarak görevlendirdiği  badem bıyık zat, müşahitlerin giremeyeceğini bildirdi. Bizler 138 nolu seçim kanunu göstererek böyle birşeyin mümkün olmayacağını söylediğimizde "ben anlamam,bana telefon geldi,gerisi beni ilgilendirmez!" tavrını sürdürdü. (sandık kurulunun göreve başlarken müşahitlerin orda bulunması gerekir;sandık boş mu,başlangıçta kaç tane oy pusulası ve zarf var,sandık mühürlendi mi..vb)
Tutanaklarımızı yazdık,şahitlerle imzaladık ilçe seçim kuruluna gidildiğinde yetkili kimsenin olmadığını gördük(gayet sıradan bir pazarmışçasına!). Neyse,daha sonra tutanağı ilettik ama o anda orada yetkilinin olmayışı yüzünden biz müşahitler içeriye saat 8e 5 kala girebildik.

* Saat 8:00da seçmenler oy kullanmak için içeri alınmaya başladı ancak sandıklar henüz hazır değildi; zarflar ve oy pusulaları mühürlenmemişti vs.
Yanlış ve geçersiz sayılacak şekilde kullanılma olasılığı çok yüksek yani.

* Biz müşahitlik kartlarımızın temsil ettiği partilerin temsilcileri olarak sandıklarda görev aldık ama Oy ve Ötesi bütün partilere eşit uzaklıkta ve bağımsız bir oluşum,biliyorsunuz. Bundan dolayı sandıklarda geçersiz olacak veya bir partiye avantaj sağlayacak bütün yanlışlıklara elimizden geldiğince engel olduk.

* Saint Michel Lisesinde en çok uyuzluk yapıp sinir bozmaya çalışanlar işçi partili bir kadın (arkadaşları çok müdahil olmadı ama..), akepeli belediye meclis üyesi adayları ve şaşıracaksınız ama chp'den canan hanım (soyadını öğrenemedim) idi.

     >  Sabah işçi partili kadın "ben sadece normal vatandaşım!" diyerek bütün sandıklarda huzursuzluk çıkardı. Misal, benim oy verdiğim sandıktaki görevli arkadaşın seçim kurulu ile aynı masada oturmasına karşı çıktı, artık ne düşündüyse..ki başka sandıklarda gayet oturabildiler.Gün sonuna doğru işçi partisinden olduğu anlaşıldı.

   > Sabah bir kaç sandığımızda akepeli oldukları anlaşılan iki kadın gerçekten sırf sorun çıkartmak için saçma sebeplerden huzursuzluk çıkarttılar. Bu gibi şeyler yüzünden seçim işlemleri aksadı ve gecikti.

   > CHP lilerden çok problem çıkmadı ancak şu da bir gerçek, kendi aralarında bu kadar disorganised ve habersiz olamazlar. ne olursa olsun akepe en ufak sorumlusundan en üst düzeyine kadar daha bilinçli ve organize hareket ediyordu. CHPli kadın da "Ben okul sorumlusuyum,CHPliler sadece bana seçim tutanağını getirecek" diye sandık kurulundaki üyelere baskı yaptı. Normalde her vatandaş, seçim tutanağından ıslak imzalı ve kaşeli olacak şekilde alabilir, en doğal yasal hakkımız, yani illa sandık gözlemcisi olmanıza da gerek yok. Ancak, sayım sonrası  en son tutanak tutulduğu, sinirlerin halihazırda ULTRA gergin olduğu ve YSKnın bizim okuldaki sandıklara 10ar tane seçim tutanağı gönderdiğini düşünürsek - ki birer tanesi gene YSK'ya gönderilmek üzere hazırlanıyor yani kaldı 8- sandık kurulunun ıslak imzalı olarak tutanak vermemesini hoş görebiliriz. Biz seçim tutanağı istediğimizde bu kadın üzerime saldırdı - fiziki değil merak etmeyin: p- ve bağırıp çağırmaya başladı, hatta polis bile geldi. O sırada yaşadığım utanca mı, saat sabah 5ten beri ayaktayım gün boyu yaşadığım yorgunluğa,gerginliğe mi neye üzüleyim şaşırdım. Gerçekten samimi söylüyorum, bu şekilde davranan akepeli olsa bu kadar üzülmezdim. Daha sonra özür diledi zaten ama neye yarar, düşünmezler mi CHPliler kendi aralarında daha uzlaşamıyor diye?

* Sandık kurulundaki birçok üye sırf zorunluluktan görev almış, neyin ne olduğunu bilmeyen ve tecrübesiz insanlardı. Biz oyveotesi gönüllüleri konuya daha hakimdik yani =) Dolayısıyla bir çok konuda bizim görüşümüzü aldılar. Biz de 138 nolu seçim kanununda yazan kurallara dayanarak onlara yardımcı olduk.

* En çok sıkıntıyı sayım sonrasında hazırlanan sayım tutanağı ile ilgili yaşadık. İmzalı kaşeli sayım tutanağı alabilenler kadar vermemek konusunda direnen, olay çıkartan sandık kurulu üyeleri -tabii ki akepeliler- de oldu. Bizim için fotoğrafı da yeterliydi ama bu kadar gerginlik ve sorun çıkartmaya ne gerek var demezler mi?

* akepe ilçe teşkilattan biri sandık sandık dolaşıp listesindeki isimlerden o sandıkta kim görevliyse onu buldu ve "Tutanak almayı unutma" diye uyarı yaptı. Onlar her nasıl oldularsa birden fazla tutanak alabildiler mesela...

Diğer gözlemlerime gelirsek eğer :

* Çılgın bir oy kullanımı oldu. Sanki bir genel seçim havası.

*  Saint Michel Lisesi'nde  oy kullanan seçmenlerin çoğu yaşlı insanlardı ama buna rağmen inanılmaz bir azim ve vatandaşlık bilinciyle okula kadar geldiler, yetmedi bir veya iki kat merdivenle çıktılar (oy vermeye gitmeyen arkadaşlara selam olsun). Okuldaki sorumlu ama duyarsız zatlar çoğuna aslında zemin katta da oy kullanabileceklerini söyleme gereği duymadı. Ben yakaladıklarıma söyledim ve uyardım tabii.

Ve tabii ki oyveotesi gönüllüleri... Hepinize çok teşekkürler.. :)


------------------------------------------------------------------------

Bizim okulda diğer okullarda yaşanan seçim dalavereleri yaşanmadı çok şükür. Elimde seçim tutanakları mevcut ama ysk.gov.tr ye giremiyorum karşılatırabilmek için. Umarım orada da bir yanlışlık,yamukluk,çakallık olmamıştır. Ha,olursa,elimizde ıslak imzalı örnek zaten var =)

Daha fazla yazmayacağım çünkü bugün kendime 1 gün için karamsar,umutsuz,bıkkın,depresif olma izni verdim. Daha fazla yazarsam diğer okullarda yaşananlardan bahsetmek zorunda kalacağım -ki hepiniz zaten biliyorsunuz-  o nedenle şunu paylaşacağım sadece http://hilelisecim2014.tumblr.com/

Ha ama şu açıdan mutluyum ve huzurluyum, hatta bir parça kendimle gurur da duyuyorum. Ben bu seçimde sandığımda görev aldım ve bu ülkenin karanlığa gitmesine engel olmak adına elimden ne geliyorsa onu yaptım.  Bir gayret gösterdim, evet bu birçoklarının yaptığıyla kıyaslandığında belki çok mikro bir çaba, ama gene de ben birşey yaptım,en azından.













2 Mart 2014 Pazar

Eminönü'ne yolumuz düştüğünde..


Haftasonu biraz daha "hafif" konulara takılmak istedim :p


Can boğazdan gelir derler. Benim için durum biraz farklı;yemek yemek gerekliliğin haricinde en çok keyif aldığım aktivitelerden biri.Yemek yemek benim için apayrı bir ritüel gibi; kokusundan sunumuna itinayla sonuna kadar zevkine vardığım. 

Tanıyanlar bilir, iyi-kaliteli-lezzetli yemek için yapmayacağım şey,ödemeyeceğim bedel yoktur. Gerçi bu durum ailemden bana geçen bir şey. Evimiz Pangaltı'da ve sırf iyi döner ve kurufasulyesi için Küçükçekmece Kanarya'ya  veya iyi balık için fırtınalı yağmurlu havalarda Poyrazköy'e gittiğimiz çoktur =)

Gırtlağıma ne kadar düşkün olduğumu anlatabildim umarım =) 

***

Geçen gün annemle Eminönü'ne alışverişe gittiğimizde annem beni yepyeni bir keyifle tanıştırdı. Normalde Eminönü ziyaretlerimiz, alışveriş bittikten sonra meşhur Hamdi kebapçısında noktalanırdı ancak annem son gittiğinde ödediği fahiş hesap yüzünden Hamdi'ye ziyaretleri nadir tutmaya karar vermişti. İş bu ya, son gittiğinde yanında olan arkadaşlarının da bizim Hamdi'ye gitmemiz gibi gelenek haline getirdikleri bir ocakbaşı varmış ve annemi oraya götürmüşler. O günden sonra annemin en büyük derdi beni mutlaka oraya götürmek oldu, artık nasıl lezzetliyse :p 


Eminönü alışverişimiz bittikten sonra annemle ilgili mekanımıza geldik : DÜRÜM BÜFE 


Mekanın ismi biraz önyargıyla yaklaşmama neden olmadı değil ama ocakbaşına oturup miss gibi pişen etlerin kokusu burnuma dolduğunda, önyargılarımı aynen çöpe yolladım =)

İster dürüm, ister normal porsiyon olarak Adana ve Urfa kebabı, ciğer, çöp şiş,tavuk kanat ve tavuk şiş gibi ocakbaşı klasikleri menüde yer alıyor. Birer porsiyon Adana'nın yanına ben az çöp şiş annem de az ciğer yedik. Yanında ayran ve kolalarımızla ödeyeceğimiz hesabı duyduğumda kulaklarıma inanamadım ! Nişantaşı Abdi İpekçi caddesindeki sıra sıra ünlü lokantalarda bir ana menü yemeği fiyatına annem ve ben hem ocakbaşı keyfimizi aldık hem de oldukça lezzetli bir yemek yedik. Hatta diyebilirim ki İstanbul'da yediğim en iyi çöp şişti.




Ocakbaşındaki ustayla da biraz sohbet etme fırsatı yakaladım.Ben yeni keşfetmiş olabilirim ama 25 senelik, kendi müdavimlerini yaratmış İstanbul'un özel mekanlarından biriymiş aslında. Shame on you Merve ! :p

Zaten yanımızda oturan çiftle de konuştuğumuzda en az 15 senedir buraya geldiklerini ve lezzette en ufak bir değişiklik ve bozulma olmadığını söylediler. Ustaya "Blogumda buradan bahsedebilir miyim?" diye sorduğumda  hafifçe, "Bizi bilen zaten bilir." özgüveni -ama şımarıklığı değil- "Tabii bahset" dedi. Henüz sosyal medyanın gücüne tam vakıf değiller anladığım kadarıyla ama bu bir bakıma iyi de olabilir. Herkesin bildiği ve artık dejenere olmuş mekanlardan öh! geldi. Kendi naif ve samimi esnaf lokantası tarzlarından çıkmasınlar mümkünse =)


Gerek lezzeti gerek fiyatları ile bundan sonra yolum Eminönü'ne düştüğünde mutlaka uğrayacağım bir yer olacak Dürüm Büfe.

Adres:Hasırcılar Cad. No:38
Eminönü / İstanbul
Tel:0212 526 02 29

Vedat Milor'a da selam olsun, bak ben senden önce keşfettim :p

28 Şubat 2014 Cuma

Quantitative Easing, yani Parasal Gevşeme

Fed Başkanı Yellen'ın açıklamaları özellikle Türkiye gibi gelişmekte olan piyasalar için belirleyici rol oynuyor. En son dün yaptığı açıklamayı araştırırken gözüme çarpan ilk başlık durmama neden oldu : QE Azaltımı Devam Edecek mi?

QE, yani Quantitative Easing önemli bir merkez bankası politikası. Türkçesi Parasal Gevşeme olan bu uygulamanın açıklaması hem İngilizce hem de Türkçe olarak burada yer alacak : 
***   ***   ***   ***   ***   ***   ***

Quantitative Easing is an unconventional monetary policy used by central banks to stimulate the economy when when standard monetary policy has become ineffective.

A CB implements QE by buying specified amounts of financial assets from commercial banks and other private institutions, thus increasing the monetary base and lowering the yield on those financial assets.

***   ***   ***   ***   ***   ***   ***

Faiz oranlarını düşürerek piyasalarda dönen paranın arttırılamadığı durumlarda QE kullanılır. CBlerin bunu yapma şekli, varlıkları satın alarak piyasaya para sürmek şeklinde oluyor.

CB, hükümetin borçlarının menkul kıymetleştirilmiş hali olan hazine bonolarını, bankaların da sorunlu varlıkları ve hisse senetlerini nakit karşılığı satın alarak likiditelerini arttırır. Böylece bankalar tekrar kredi vermeye, tasarruf sahipleri yani müşteriler de harcamalarını arttırmaya başlar ve talebin artmasıyla ekonominin iyileşmeye başlayacağı öngörülür. 

Faiz oranları düşürüldüğünde, yani insanlar tasarruf yerine harcama yaptığı ve talebin arttığı zamanlarda işe yaramazsa QE uygulanır.

***   ***   ***   ***   ***   ***

27 Şubat'taki konuşmasında özetle FED Başkanı Yellen QE'yi ölçülü adımlarla azaltacaklarını duyurdu. Bu haber piyasalara olumlu yansıdı.

FED Başkanı Yellen'ın konuşmasıyla ilgili habere buradan da ulaşabilirsiniz...



26 Şubat 2014 Çarşamba

CEO dan ince tavsiyeler

Bugün Facebook'ta okuduğum ve hem sesli güldüğüm hem de cevabın ince nüanslarına bayıldığım yazıyı paylaşmak istiyorum. Hikaye gerçek olmasa da verilen cevap çok iyi ;)

İşte o yazı :

Dünyanın en büyük finans şirketlerinden J.P. Morgan'ın CEO'su James Dimon tarafından zengin koca avcısı kıza verildiği söylenen cevap ;

SORU: 

Zengin bir adamla evlenebilmek için ne yapmalıyım ?

Sizinle dürüst olacağım. Bu yıl 25 yaşına giriyorum. Çok güzelim, iyi bir stilim var ve kaliteli şeyleri severim. Yıllık geliri 500 bin dolar veya daha fazla olan bir adamla evlenmek istiyorum. Aç gözlü olduğumu düşünebilirsiniz fakat New York’ta yıllık geliri 1 milyon dolar olan insanlar orta sınıf sayılıyor.

Çok şey istemiyorum. Bu sitede yıllık geliri 500 bin dolar veya daha fazla olan biri var mı? Hepiniz evli misiniz? Sormak istiyorum, sizin gibi zengin insanlarla evlenmek için ne yapmam gerek?

Bugüne kadar birlikte olduğum erkekler arasında en zengini yılda 250 bin dolar kazanıyordu. Central Park’ın batı yakasında, yüksek bütçeli rezidanslarda yaşamak isteyen biri için yıllık 250 bin dolar yeterli değil. Size alçak gönüllülükle soruyorum:

1) Zengin bekarlar nerede takılır? (Lütfen bar, restaurant, spor salonu gibi mekanların isimlerini ve adreslerini yazın.)

2) Hangi yaş kategorisine odaklanmalıyım?

3) Çoğu zenginin eşleri neden ortalama güzellikte? Bir kaç kızla tanıştım; güzel veya ilgi çekici değiller ama zengin erkeklerle evlenebiliyorlar.

4) Kimin karınız, kimin yalnızca sevgiliniz olabileceğine nasıl karar veriyorsunuz? Benim hedefim evlenmek.

Bayan Güzel

CEVAP:

Sevgili Bayan Güzel,

Yazınızı büyük bir ilgiyle okudum. Tahmin ediyorum ki sizin gibi aynı soruları soran pek çok genç kız var. Lütfen profesyonel bir yatırımcı olarak durumunuzu analiz etmeme izin verin. Benim yıllık gelirim 500 bin doların üzerinde, sizin kriterlerinize uyuyor, bu sebeple okuyan kimsenin zamanını çalmadığımı ümit ediyorum.

Bir iş adamı gözünden bakarsak, sizinle evlenmek kötü bir fikir. Cevap çok basit, lütfen açıklamama izin verin. Detayları bir kenara bırakırsak, yapmaya çalıştığınız şey “güzellik” ile “para” ikilisini takas etmek: A kişisi güzelliği sağlar, B kişisi de bunun için ödeme yapar, gayet adil. Fakat burada ölümcül bir problem var; sizin güzelliğiniz kaybolacak ama benim param iyi bir sebep olmadıkça tükenmeyecek. Aslına bakarsanız, benim gelirim yıldan yıla artabilir, ancak siz yıldan yıla güzelleşemezsiniz. Bu sebeple, ekonomik açıdan bakarsak, ben değer kazanan bir varlıkken siz değer kaybeden bir varlıksınız. Hem de sıradan bir değer kaybı değil, katlanarak artan bir değer kaybı. Eğer güzellik sizin tek varlığınızsa, değeriniz 10 yıl sonra çok daha düşük olacak.

Wall Street’te kullandığımız bir terimden yola çıkarsak, sizin için “takas pozisyonu” diyebiliriz, “satın al ve bekle” değil. Sizi satın almak iyi bir fikir değil, bu sebeple kiralamayı tercih ederim. Çünkü alışveriş değeri düşen bir şeyi uzun süre elde tutmak hiç de iyi bir fikir değil. Aynı şey sizin istediğiniz evlilik için de geçerli.

Söylediklerim size zalimce geliyorsa şöyle düşünün; tüm paramı kaybetseydim, beni terk etmez miydiniz? Aynı şekilde güzelliğinizi kaybettiğinizde, benim de çıkış yolunu bulmam lazım.

Yıllık geliri 500 bin doların üstünde olan insanlar aptal değil; sizinle yalnızca çıkarız ama evlenmeyiz. Size, zengin bir adamla evlenme fikrini unutmanızı öneririm. Bu arada, yılda 500 bin dolar kazanan o zengin siz olabilirsiniz. Zira o kadar parayı kazanmak, zengin bir aptal bulabilme ihtimalinizden daha yüksek.

CEO J.P. Morgan


=)

25 Şubat 2014 Salı

SPK ve Sermaye Piyasası Lisanslama Sınavı

Bugün en temel bilinmesi gereken olan SPK ve SPL den bahsedeceğim.

İlk yazımda da değinmiştim, finans sektörüne çok bilgim olmadan başladım. Kulak dolgunluğu sayılabilecek, hemen herkesin hayatında mutlaka bir kere duyduğu genel bilgilere hakimdim tabii ama galiba biraz da finans konusunda kafamda yarattığım büyük önyargılar yüzünden daha önce hiç derinden bir incelemeye girmiş miydim? Büyük bir utançla söylüyorum ki malesef hayır.. :(  Kafamızda yarattığımız tabular aslında yıkılması en zor olanlar değil midir zaten.

Sermaye Piyasası Kurulu (SPK), sermaye piyasasının kurallarını belirleyen, tasarruf sahipleri (yani yatırımcılar) ve fon kullanan şirketlerin bu kurallara uyarak sermaye piyasasının adil ve etkin bir şekilde çalışmasını sağlayan idari ve mali özerkliğe sahip bir kamu kuruluşudur.

Bu açıklama nispeten  ders kitabı açıklaması gibi kaldı. Daha basit bir şekilde açıklamam gerekirse eğer, finansla ilgili bütün kurumların direkt veya indirekt bağlantılı olduğu en önemli kurum diyebiliriz. SPK' nın düzenlemeleri sermaye piyasası hukukunun temel kaynaklarından birisidir.

Gelelim diğer bahsedeceğim, ve aslında şu anda benim için daha önem arz eden konuya : Sermaye Piyasası Lisanslama Sınavları.

Lisanslama belgeleri, sermaye piyasalarında faaliyet gösteren bir kurumda çalışabilmek için gereklidir. Görev konularına göre 11 adet lisanslama belgesi vardır :


Konut Değerleme Uzmanlığı Lisansı
Kurumsal Yönetim Derecelendirme Uzmanlığı Lisansı
Kredi Derecelendirme Uzmanlığı Lisansı
Gayrimenkul Değerleme Uzmanlığı Lisansı
Türev Araçlar Müşteri Temsilciliği Lisansı
Türev Araçlar Lisansı
SPF İleri Düzey Lisansı
Türev Araçlar Muhasebe ve Operasyon Sorumlusu Lisansı
Takas ve Operasyon Sorumlusu Lisansı
Temel Düzey Müşteri Temsilciliği Lisansı

SPF Temel Düzey Lisansı

Aracı kuruluşlarda çalışabilmek için gerekli olan lisanslar Türev Araçlar, Temel Düzey veya İleri Düzey. Şu anda lisanssız eleman çalıştırılabiliyor ancak uzman yardımcısı olarak.

Ben öncelikli olarak  SPF İleri Düzey lisansını almayı hedefliyorum. Bu sınav, 8 ayrı ders başlığından oluşuyor ki onlar da :

1- Genel Ekonomi ve Mali Sistem
2- Sermaye Piyasası Mevzuatı ve İlgili Mevzuat (Ticaret ve Borçlar Hukuku)
3- Menkul Kıymetler ve Diğer Sermaye Piyasası Araçları
4- İlgili Vergi Mevzuatı
5- Ulusal ve Uluslararası Piyasalar 
6- Finansal Yönetim
7- Muhasebe Denetim ve Etik Kurallar
8- Analiz Yöntemleri

Derslerin geçme notu 60 fakat bütün derslerin ortalamasının 70 olması gerekiyor. Yani, birkaç dersten en az 80 almak lazım ki ortalama 70 olabilsin.

Tek seferde 8 dersi vermek çok zor. Herkesin yoğurt yiyişi farklı tabii ama genelde insanlar 2 veya 3 sefer sınava girerek bu lisansı alabiliyorlar.

Benim durumum ise biraz değişik oldu. Daha önceki işlerimde operasyon departmanında çalıştığımı söylemiştim,operasyon departmanı için Temel Lisans alt modülü Takas Operasyon İşlemleri dersini vererek Takas ve Operasyon Sorumlusu Lisansı alabiliyorsunuz.Bu sebeple Temel düzeyin sınavına hazırlanmaya başladım. Altyapı olarak çok eksik olduğum için kursa kaydoldum ve aslında İleri ve Temel düzeyin bazı derslerinin birbirine çok benzer, hatta devamı, daha doğrusu bir sonraki aşaması şeklinde olduğunu gördüm (üniversitedeki math 171 ve math 172 gibi :) ). Bunun üzerine "Neden şansımı İleri düzey sınavında da denemiyorum ki ?" diye düşünerek, biraz da çömez olmamdan kaynaklı galiba, bu sınava da kaydoldum. Sonuçta iki sınava da girdim =) Ve itiraf etmeliyim ki Temel düzeyin sınavı İleri düzeyinkinden daha zordu.

Sonuçlar açıklandığında durumum biraz ironikti =) Temel düzeyden 3 dersten geçmiştim (normal sayılabilir,beklentimin altında,ehhhh) ama bununla birlikte İleri düzeyden de 3 dersten geçmiştim :o =)
Hem çok şaşırdım hem de mutlu oldum tabii =) Bununla birlikte, iki iş tecrübem ve MBAde aldığım derslerden sonra rotamı Araştırma departmanına yönlendirdiğim için İleri düzey lisansını almam gerekli artık. Yani bardağın dolu tarafından bakarsak, aslında gerçekten odaklanmadığım sınavın 3 dersini verdim ve 5 ders kaldı =)

Bir sonraki sınav 31 Mayıs - 1 Haziran da olacak. 13 haftam var demek oluyor.

Kolay değil ama elimizden gelenin en maksimumunu yapacağız, işte o kadar !

=)

21 Şubat 2014 Cuma

Merhaba =)

Merhaba =)


Nasıl başlamam gerektiği konusunda cidden bir fikrim yok ama mutlaka bir yerden başlamak lazım, o nedenle başlangıçtaki acemiliğimi ve saçmalamalarımı mazur görünüz.. ;)

Kendimden biraz bahsederek başlayabilirim, değil mi ?

Ben Merve Ulus, damdan düşer gibi finansçı olmaya çalışan kız !

=)

Yeditepe Üniversitesi Uluslararası Lojistik ve Taşımacılık bölümünden 2010'da mezun oldum ancak ne yalan söyliyeyim, çok seve isteye bu bölümü okumadım. Türkiye için önü çok açık bir bölüm, kabul ediyorum ancak içime sinmedi. Eğitimini aldığım mesleği yapmak düşüncesiyle 1 buçuk sene büyük bir lojistik firmasında da çalıştım (yani çalışmadım değil) ama lojistik de beni sevmedi herhalde, elektriğimiz tutmadı ve işten ayrıldıktan sonra bir anda kendimi ne yapacağımı bilmez bir halde buldum. Bu arada, babamın yoğun ısrarı sonucunda Bilgi Üniversitesi'nde MBA yapmaya başlamıştım. Babamın ısrarı diyorum çünkü henüz iş hayatında çok yeniyken MBA yapmanın bir manası olmayacağını düşünmüştüm ilk başlarda. Sonra lojistiğin benim için olmayacağını somut olarak da görünce, MBA benim için farklı tecrübeler, yeni insanlar, bakış  yani kısaca kapkaranlık bir yolun ucundaki ışık oldu.

Nerede kalmıştık ? =)

Lojistik firmasından ayrıldıktan sonra kelimenin tam anlamıyla bir boşluğa düştüm : Bundan sonra ne yapacaktım? Seveceğim, mutlu olacağım iş acaba neydi? Hem ayrıca, artık lojistikle ilgili bir iş yapmayacağım kesindi de, seçeceğim meslek acaba beni kabul edecek miydi ? Sonuçta lojistik bölümünü bitirdim, başka bir alanda nasıl çalışabilirim diye düşünürken, şans-kader-kısmet ve tabii ki tanıdık dörtlüsü bana hiç ama hiç düşünmediğim bir alanda, yani finansta çalışma fırsatı yarattı =)

Finans işini gözümde çok büyüttüğüm ve "Ben nasıl yapabilirim ki?" sorularıyla cebelleştiğim sırada, canım enişteciğim - ki işi ayarlayan kişidir - "Denemekten birşey kaybetmezsin" diye beni motive etti ve ta-taa! Finans sektörüne bodoslama dalmış oldum =) Şimdilik ilk çalıştığım şirketin bilgisini vermiyorum, belki problem olur neme lazım, malum henüz bu konulara hakim değilim. FX üzerine çalışan yeni kurulmuş bir aracı kuruluş, agresif büyüme stratejisine sahip, şuanda da fx denince akla gelen ilk firmalardan olma başarısını gerçekleştirdi.

*** FX : Forex'in kısaltılmış hali

9 ay kadar bu firmada çalıştıktan ve artık bana daha fazla birşey katmayacağını gördükten sonra
yeni iş arayışlarım başladı. Şans meleklerim yardımcı oldular, banka destekli bir aracı kuruluşta operasyon uzmanı olarak iş buldum ve çalışmaya başladım. Ancak malesef buradaki maceram da çok uzun soluklu olmadı =(

Bunalıma düşme arifesindeyken erkek arkadaşım imdadıma koştu. "Artık iş bulamam, SPK Lisanslarım da yok, kim neden beni işe alsın ki?" diye ağlarken, "Kendine gel! Tamam, şu an çalışmıyor olabilirsin ama bu süreyi en verimli şekilde değerlendirmek senin elinde. Hem SPK sınavları, hem MBA hem de iş hayatı zaten bir yerde cozutacaktın, iyi oldu. Şimdi MBA ve SPK sınavlarına en iyi şekilde çalışabileceksin." diye bana bardağın dolu tarafını gösterdi =) Hemen kendime gelmemi sağladı valla =)

Son 4 ayım oldukça yoğun geçti kısacası. Bir yandan hafta içi 4 akşam okula giderken, haftasonu da SPK Lisanslama sınavıyla ilgili kursa gittim tam gün. Kendime hedef koyarken "Nasıl olsa evdeyim ve çalışmıyorum, yani bolca vaktim olacak" düşüncesindeyken SPK derslerine çalışırken aslında nasıl da yanlış bir düşünce içinde olduğumu farkettim. Neyse, bu durumu daha sonraki günlerde tekrar paylaşırım =)

Ve şimdi, neden blog yazmaya karar verdiğime gelirsek eğer : Finans dünyasındaki zorlu yolculuğumu sizlerle paylaşmak istedim =) Her gün neler öğrendiysem buradan paylaşacağım, benimle birlikte sizler de faydalanırsınız hem ;)

Finans dünyasıyla ilgili öğrenmem gereken o kadar çok şey var ki !

=)