28 Şubat 2014 Cuma

Quantitative Easing, yani Parasal Gevşeme

Fed Başkanı Yellen'ın açıklamaları özellikle Türkiye gibi gelişmekte olan piyasalar için belirleyici rol oynuyor. En son dün yaptığı açıklamayı araştırırken gözüme çarpan ilk başlık durmama neden oldu : QE Azaltımı Devam Edecek mi?

QE, yani Quantitative Easing önemli bir merkez bankası politikası. Türkçesi Parasal Gevşeme olan bu uygulamanın açıklaması hem İngilizce hem de Türkçe olarak burada yer alacak : 
***   ***   ***   ***   ***   ***   ***

Quantitative Easing is an unconventional monetary policy used by central banks to stimulate the economy when when standard monetary policy has become ineffective.

A CB implements QE by buying specified amounts of financial assets from commercial banks and other private institutions, thus increasing the monetary base and lowering the yield on those financial assets.

***   ***   ***   ***   ***   ***   ***

Faiz oranlarını düşürerek piyasalarda dönen paranın arttırılamadığı durumlarda QE kullanılır. CBlerin bunu yapma şekli, varlıkları satın alarak piyasaya para sürmek şeklinde oluyor.

CB, hükümetin borçlarının menkul kıymetleştirilmiş hali olan hazine bonolarını, bankaların da sorunlu varlıkları ve hisse senetlerini nakit karşılığı satın alarak likiditelerini arttırır. Böylece bankalar tekrar kredi vermeye, tasarruf sahipleri yani müşteriler de harcamalarını arttırmaya başlar ve talebin artmasıyla ekonominin iyileşmeye başlayacağı öngörülür. 

Faiz oranları düşürüldüğünde, yani insanlar tasarruf yerine harcama yaptığı ve talebin arttığı zamanlarda işe yaramazsa QE uygulanır.

***   ***   ***   ***   ***   ***

27 Şubat'taki konuşmasında özetle FED Başkanı Yellen QE'yi ölçülü adımlarla azaltacaklarını duyurdu. Bu haber piyasalara olumlu yansıdı.

FED Başkanı Yellen'ın konuşmasıyla ilgili habere buradan da ulaşabilirsiniz...



26 Şubat 2014 Çarşamba

CEO dan ince tavsiyeler

Bugün Facebook'ta okuduğum ve hem sesli güldüğüm hem de cevabın ince nüanslarına bayıldığım yazıyı paylaşmak istiyorum. Hikaye gerçek olmasa da verilen cevap çok iyi ;)

İşte o yazı :

Dünyanın en büyük finans şirketlerinden J.P. Morgan'ın CEO'su James Dimon tarafından zengin koca avcısı kıza verildiği söylenen cevap ;

SORU: 

Zengin bir adamla evlenebilmek için ne yapmalıyım ?

Sizinle dürüst olacağım. Bu yıl 25 yaşına giriyorum. Çok güzelim, iyi bir stilim var ve kaliteli şeyleri severim. Yıllık geliri 500 bin dolar veya daha fazla olan bir adamla evlenmek istiyorum. Aç gözlü olduğumu düşünebilirsiniz fakat New York’ta yıllık geliri 1 milyon dolar olan insanlar orta sınıf sayılıyor.

Çok şey istemiyorum. Bu sitede yıllık geliri 500 bin dolar veya daha fazla olan biri var mı? Hepiniz evli misiniz? Sormak istiyorum, sizin gibi zengin insanlarla evlenmek için ne yapmam gerek?

Bugüne kadar birlikte olduğum erkekler arasında en zengini yılda 250 bin dolar kazanıyordu. Central Park’ın batı yakasında, yüksek bütçeli rezidanslarda yaşamak isteyen biri için yıllık 250 bin dolar yeterli değil. Size alçak gönüllülükle soruyorum:

1) Zengin bekarlar nerede takılır? (Lütfen bar, restaurant, spor salonu gibi mekanların isimlerini ve adreslerini yazın.)

2) Hangi yaş kategorisine odaklanmalıyım?

3) Çoğu zenginin eşleri neden ortalama güzellikte? Bir kaç kızla tanıştım; güzel veya ilgi çekici değiller ama zengin erkeklerle evlenebiliyorlar.

4) Kimin karınız, kimin yalnızca sevgiliniz olabileceğine nasıl karar veriyorsunuz? Benim hedefim evlenmek.

Bayan Güzel

CEVAP:

Sevgili Bayan Güzel,

Yazınızı büyük bir ilgiyle okudum. Tahmin ediyorum ki sizin gibi aynı soruları soran pek çok genç kız var. Lütfen profesyonel bir yatırımcı olarak durumunuzu analiz etmeme izin verin. Benim yıllık gelirim 500 bin doların üzerinde, sizin kriterlerinize uyuyor, bu sebeple okuyan kimsenin zamanını çalmadığımı ümit ediyorum.

Bir iş adamı gözünden bakarsak, sizinle evlenmek kötü bir fikir. Cevap çok basit, lütfen açıklamama izin verin. Detayları bir kenara bırakırsak, yapmaya çalıştığınız şey “güzellik” ile “para” ikilisini takas etmek: A kişisi güzelliği sağlar, B kişisi de bunun için ödeme yapar, gayet adil. Fakat burada ölümcül bir problem var; sizin güzelliğiniz kaybolacak ama benim param iyi bir sebep olmadıkça tükenmeyecek. Aslına bakarsanız, benim gelirim yıldan yıla artabilir, ancak siz yıldan yıla güzelleşemezsiniz. Bu sebeple, ekonomik açıdan bakarsak, ben değer kazanan bir varlıkken siz değer kaybeden bir varlıksınız. Hem de sıradan bir değer kaybı değil, katlanarak artan bir değer kaybı. Eğer güzellik sizin tek varlığınızsa, değeriniz 10 yıl sonra çok daha düşük olacak.

Wall Street’te kullandığımız bir terimden yola çıkarsak, sizin için “takas pozisyonu” diyebiliriz, “satın al ve bekle” değil. Sizi satın almak iyi bir fikir değil, bu sebeple kiralamayı tercih ederim. Çünkü alışveriş değeri düşen bir şeyi uzun süre elde tutmak hiç de iyi bir fikir değil. Aynı şey sizin istediğiniz evlilik için de geçerli.

Söylediklerim size zalimce geliyorsa şöyle düşünün; tüm paramı kaybetseydim, beni terk etmez miydiniz? Aynı şekilde güzelliğinizi kaybettiğinizde, benim de çıkış yolunu bulmam lazım.

Yıllık geliri 500 bin doların üstünde olan insanlar aptal değil; sizinle yalnızca çıkarız ama evlenmeyiz. Size, zengin bir adamla evlenme fikrini unutmanızı öneririm. Bu arada, yılda 500 bin dolar kazanan o zengin siz olabilirsiniz. Zira o kadar parayı kazanmak, zengin bir aptal bulabilme ihtimalinizden daha yüksek.

CEO J.P. Morgan


=)

25 Şubat 2014 Salı

SPK ve Sermaye Piyasası Lisanslama Sınavı

Bugün en temel bilinmesi gereken olan SPK ve SPL den bahsedeceğim.

İlk yazımda da değinmiştim, finans sektörüne çok bilgim olmadan başladım. Kulak dolgunluğu sayılabilecek, hemen herkesin hayatında mutlaka bir kere duyduğu genel bilgilere hakimdim tabii ama galiba biraz da finans konusunda kafamda yarattığım büyük önyargılar yüzünden daha önce hiç derinden bir incelemeye girmiş miydim? Büyük bir utançla söylüyorum ki malesef hayır.. :(  Kafamızda yarattığımız tabular aslında yıkılması en zor olanlar değil midir zaten.

Sermaye Piyasası Kurulu (SPK), sermaye piyasasının kurallarını belirleyen, tasarruf sahipleri (yani yatırımcılar) ve fon kullanan şirketlerin bu kurallara uyarak sermaye piyasasının adil ve etkin bir şekilde çalışmasını sağlayan idari ve mali özerkliğe sahip bir kamu kuruluşudur.

Bu açıklama nispeten  ders kitabı açıklaması gibi kaldı. Daha basit bir şekilde açıklamam gerekirse eğer, finansla ilgili bütün kurumların direkt veya indirekt bağlantılı olduğu en önemli kurum diyebiliriz. SPK' nın düzenlemeleri sermaye piyasası hukukunun temel kaynaklarından birisidir.

Gelelim diğer bahsedeceğim, ve aslında şu anda benim için daha önem arz eden konuya : Sermaye Piyasası Lisanslama Sınavları.

Lisanslama belgeleri, sermaye piyasalarında faaliyet gösteren bir kurumda çalışabilmek için gereklidir. Görev konularına göre 11 adet lisanslama belgesi vardır :


Konut Değerleme Uzmanlığı Lisansı
Kurumsal Yönetim Derecelendirme Uzmanlığı Lisansı
Kredi Derecelendirme Uzmanlığı Lisansı
Gayrimenkul Değerleme Uzmanlığı Lisansı
Türev Araçlar Müşteri Temsilciliği Lisansı
Türev Araçlar Lisansı
SPF İleri Düzey Lisansı
Türev Araçlar Muhasebe ve Operasyon Sorumlusu Lisansı
Takas ve Operasyon Sorumlusu Lisansı
Temel Düzey Müşteri Temsilciliği Lisansı

SPF Temel Düzey Lisansı

Aracı kuruluşlarda çalışabilmek için gerekli olan lisanslar Türev Araçlar, Temel Düzey veya İleri Düzey. Şu anda lisanssız eleman çalıştırılabiliyor ancak uzman yardımcısı olarak.

Ben öncelikli olarak  SPF İleri Düzey lisansını almayı hedefliyorum. Bu sınav, 8 ayrı ders başlığından oluşuyor ki onlar da :

1- Genel Ekonomi ve Mali Sistem
2- Sermaye Piyasası Mevzuatı ve İlgili Mevzuat (Ticaret ve Borçlar Hukuku)
3- Menkul Kıymetler ve Diğer Sermaye Piyasası Araçları
4- İlgili Vergi Mevzuatı
5- Ulusal ve Uluslararası Piyasalar 
6- Finansal Yönetim
7- Muhasebe Denetim ve Etik Kurallar
8- Analiz Yöntemleri

Derslerin geçme notu 60 fakat bütün derslerin ortalamasının 70 olması gerekiyor. Yani, birkaç dersten en az 80 almak lazım ki ortalama 70 olabilsin.

Tek seferde 8 dersi vermek çok zor. Herkesin yoğurt yiyişi farklı tabii ama genelde insanlar 2 veya 3 sefer sınava girerek bu lisansı alabiliyorlar.

Benim durumum ise biraz değişik oldu. Daha önceki işlerimde operasyon departmanında çalıştığımı söylemiştim,operasyon departmanı için Temel Lisans alt modülü Takas Operasyon İşlemleri dersini vererek Takas ve Operasyon Sorumlusu Lisansı alabiliyorsunuz.Bu sebeple Temel düzeyin sınavına hazırlanmaya başladım. Altyapı olarak çok eksik olduğum için kursa kaydoldum ve aslında İleri ve Temel düzeyin bazı derslerinin birbirine çok benzer, hatta devamı, daha doğrusu bir sonraki aşaması şeklinde olduğunu gördüm (üniversitedeki math 171 ve math 172 gibi :) ). Bunun üzerine "Neden şansımı İleri düzey sınavında da denemiyorum ki ?" diye düşünerek, biraz da çömez olmamdan kaynaklı galiba, bu sınava da kaydoldum. Sonuçta iki sınava da girdim =) Ve itiraf etmeliyim ki Temel düzeyin sınavı İleri düzeyinkinden daha zordu.

Sonuçlar açıklandığında durumum biraz ironikti =) Temel düzeyden 3 dersten geçmiştim (normal sayılabilir,beklentimin altında,ehhhh) ama bununla birlikte İleri düzeyden de 3 dersten geçmiştim :o =)
Hem çok şaşırdım hem de mutlu oldum tabii =) Bununla birlikte, iki iş tecrübem ve MBAde aldığım derslerden sonra rotamı Araştırma departmanına yönlendirdiğim için İleri düzey lisansını almam gerekli artık. Yani bardağın dolu tarafından bakarsak, aslında gerçekten odaklanmadığım sınavın 3 dersini verdim ve 5 ders kaldı =)

Bir sonraki sınav 31 Mayıs - 1 Haziran da olacak. 13 haftam var demek oluyor.

Kolay değil ama elimizden gelenin en maksimumunu yapacağız, işte o kadar !

=)

21 Şubat 2014 Cuma

Merhaba =)

Merhaba =)


Nasıl başlamam gerektiği konusunda cidden bir fikrim yok ama mutlaka bir yerden başlamak lazım, o nedenle başlangıçtaki acemiliğimi ve saçmalamalarımı mazur görünüz.. ;)

Kendimden biraz bahsederek başlayabilirim, değil mi ?

Ben Merve Ulus, damdan düşer gibi finansçı olmaya çalışan kız !

=)

Yeditepe Üniversitesi Uluslararası Lojistik ve Taşımacılık bölümünden 2010'da mezun oldum ancak ne yalan söyliyeyim, çok seve isteye bu bölümü okumadım. Türkiye için önü çok açık bir bölüm, kabul ediyorum ancak içime sinmedi. Eğitimini aldığım mesleği yapmak düşüncesiyle 1 buçuk sene büyük bir lojistik firmasında da çalıştım (yani çalışmadım değil) ama lojistik de beni sevmedi herhalde, elektriğimiz tutmadı ve işten ayrıldıktan sonra bir anda kendimi ne yapacağımı bilmez bir halde buldum. Bu arada, babamın yoğun ısrarı sonucunda Bilgi Üniversitesi'nde MBA yapmaya başlamıştım. Babamın ısrarı diyorum çünkü henüz iş hayatında çok yeniyken MBA yapmanın bir manası olmayacağını düşünmüştüm ilk başlarda. Sonra lojistiğin benim için olmayacağını somut olarak da görünce, MBA benim için farklı tecrübeler, yeni insanlar, bakış  yani kısaca kapkaranlık bir yolun ucundaki ışık oldu.

Nerede kalmıştık ? =)

Lojistik firmasından ayrıldıktan sonra kelimenin tam anlamıyla bir boşluğa düştüm : Bundan sonra ne yapacaktım? Seveceğim, mutlu olacağım iş acaba neydi? Hem ayrıca, artık lojistikle ilgili bir iş yapmayacağım kesindi de, seçeceğim meslek acaba beni kabul edecek miydi ? Sonuçta lojistik bölümünü bitirdim, başka bir alanda nasıl çalışabilirim diye düşünürken, şans-kader-kısmet ve tabii ki tanıdık dörtlüsü bana hiç ama hiç düşünmediğim bir alanda, yani finansta çalışma fırsatı yarattı =)

Finans işini gözümde çok büyüttüğüm ve "Ben nasıl yapabilirim ki?" sorularıyla cebelleştiğim sırada, canım enişteciğim - ki işi ayarlayan kişidir - "Denemekten birşey kaybetmezsin" diye beni motive etti ve ta-taa! Finans sektörüne bodoslama dalmış oldum =) Şimdilik ilk çalıştığım şirketin bilgisini vermiyorum, belki problem olur neme lazım, malum henüz bu konulara hakim değilim. FX üzerine çalışan yeni kurulmuş bir aracı kuruluş, agresif büyüme stratejisine sahip, şuanda da fx denince akla gelen ilk firmalardan olma başarısını gerçekleştirdi.

*** FX : Forex'in kısaltılmış hali

9 ay kadar bu firmada çalıştıktan ve artık bana daha fazla birşey katmayacağını gördükten sonra
yeni iş arayışlarım başladı. Şans meleklerim yardımcı oldular, banka destekli bir aracı kuruluşta operasyon uzmanı olarak iş buldum ve çalışmaya başladım. Ancak malesef buradaki maceram da çok uzun soluklu olmadı =(

Bunalıma düşme arifesindeyken erkek arkadaşım imdadıma koştu. "Artık iş bulamam, SPK Lisanslarım da yok, kim neden beni işe alsın ki?" diye ağlarken, "Kendine gel! Tamam, şu an çalışmıyor olabilirsin ama bu süreyi en verimli şekilde değerlendirmek senin elinde. Hem SPK sınavları, hem MBA hem de iş hayatı zaten bir yerde cozutacaktın, iyi oldu. Şimdi MBA ve SPK sınavlarına en iyi şekilde çalışabileceksin." diye bana bardağın dolu tarafını gösterdi =) Hemen kendime gelmemi sağladı valla =)

Son 4 ayım oldukça yoğun geçti kısacası. Bir yandan hafta içi 4 akşam okula giderken, haftasonu da SPK Lisanslama sınavıyla ilgili kursa gittim tam gün. Kendime hedef koyarken "Nasıl olsa evdeyim ve çalışmıyorum, yani bolca vaktim olacak" düşüncesindeyken SPK derslerine çalışırken aslında nasıl da yanlış bir düşünce içinde olduğumu farkettim. Neyse, bu durumu daha sonraki günlerde tekrar paylaşırım =)

Ve şimdi, neden blog yazmaya karar verdiğime gelirsek eğer : Finans dünyasındaki zorlu yolculuğumu sizlerle paylaşmak istedim =) Her gün neler öğrendiysem buradan paylaşacağım, benimle birlikte sizler de faydalanırsınız hem ;)

Finans dünyasıyla ilgili öğrenmem gereken o kadar çok şey var ki !

=)